Şair Ahmet Selçuk İlkan kendisiyle yapılan söyleşide `Her doğan günün her doğan anın çok değerli bir armağan olduğunu bilenlerdenim. Ramazanın benim çok ayrı bir yeri var` diyerek anne ve babasını çok özlediğini söyledi. İşte ünlü şaiirden şiir tadında....
Moral FM`de yayınlanan Ramazan Sohbetleri programına konuk olan ünlü şair Ahmet Selçuk İlkan `Çocukluğumdan bu yana ramazanın bende oluşturduğu hazzı anlatamam. Beni her zaman ramazan çocukluğuma götürür.` dedi.
İlkan, `Doya doya yaşayamadığım bir aile yuva özlemine götürür; çünkü babamı ve annemi bana göre çok erken yaşlarda kaybettim. Önce annemi sonra babamı…` dediği söyleşide sözlerini şöyle sürdürdü: Ramazan geldiğinde onları aynı sofradaymışım gibi onları anımsarım. Onlara giderim. Onlar gelemese de. Çok uzağımda da olsalar ramazanın bana getirdiği böyle bir zenginlik var. Babamın annemin o yıllarda bayram öncesi yaşadığı sevinci anımsarım. Biz kalabalık bir aileydik. Kalabalık Ramazan iftar gecelerini anımsarım. Sahurda çocukluğumu yaşarım.
O davul sesleriyle uyandırılışımızı bize bir takım geleneksel tatları tanıtılması. Ruhumuzun yıkanması Ramazan benim için çocukluğumdan kalan en güzel hatıra en güzel armağan ama büyüyüp olgunlaştıkça şunlara bakıyorum ki her toplumun böylesine güzelliklere böyle bir ve beraber olmasını sağlayan önemli zamanlara ihtiyacı var. Yoksa hepimiz aynı bir ağacın yapraklarını yaşıyoruz ama çok yalnızız.
Bizlere son yıllarda öğretilen bir tek şey var oda yalnızlık. Yalnızlığımızı belki biraz ramazan ayında geçiştirebileceğimizi düşünüyorum. Keşke ramazan bir ayla sınırlı kalmasaydı. Daha uzun olsaydı.
Ramazanın belki de en güzel yanı da böyle bir ayın sonunda bayramı yaşamakta… Daha kıvanç veriyor insana. Aslında bu bir ödül… Adı üstünde bir bayram... O kadar eksik yaşıyoruz ki. Bazen hüzünle yaşıyoruz. Ama ne var ki biz takvimde değil de yürekte yaşadığımız zaman bu önemli günleri o zaman hayatında insanlığın da mutluluğun tadına daha çok varabiliriz.
> Ahmet Selçuk İlhan`ın çocukluğu nasıl yaşamıştır.
> Daha çok kalabalık bir ortamda yaşamanı getirdiği bir renklilik bir zenginlik vardı. Çeşitlilik vardı. Biz şimdiki gibi ramazan aylarını sadece kendi sofralarımızda yaşamazdık. Yakınlarımızın dostlarımızın akrabalarımızın sofralarına davet edilirdik. Orada hazırlanan zengin sofralarda mutfaklarda sohbetler oluşurdu. Çocukluğumuzun masalları belki bizim için ramazan ayında daha çok renklenirdi. Büyüklerimiz bize efsaneleri hikayeleri anlatırdı. Çocukluğumda en çok beni etkileyen o büyüklerimiz, herkes birden dualar ederlerdi ve yakarışları olurdu Allah`a. Ve bize çocuklara da inançlarımızın ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışırlardı. Bunun ötesinde de en önemli etkenlerden bir tanesi de sahura kalktığımız zaman, düşünebiliyormusunuz o zaman teknoloji bu kadar yok televizyon yok radyo bazı evlerde var. Davul sesleriyle bazen telaşlar olurdu. En çok aklıma bunlar geliyor. Bazen babam annemle hadi kalk acaba kaçırdık mı kaçırmak üzereymişiz diye sahur telaşlarını çok iyi bilirim ve sonrasında da huzur içersinde o görevini yapmanın huzurunu yaşarlardı. Ramazanı çocuk olarak şöyle benimserdik. Birkaç zaman sonra bayram gelecek bayramda babamız annemiz bize neler alacak. Bu telaşlar için hoş güzel sürprizler beklerdik aslında. Ramazan bize birazda beklenti verirdi. Ardında bayram var. Bayramda bize hediyeler var. Aslında çocukça böyle düşünürdük o zaman ama daha sonra bunun ne kadar önemli olduğunu anladık. Ve toplumda böyle birleştirici günlerin daha çok olması gerektiğine inanıyorum.
Hayatımızın başrolünde her zaman insanlar var. Ve insanları iyi yönlendirebilirsen ve insanın ruhunu iyi yakalayabilirsen o insanlarla aynı kuşak da yaşamanın tadını yaşarsın. Ama bir kuşak düşünün okulda başka doğruları var sokak da başka doğruları var medyada başka doğruları var. Ben ve biz çok şanslıyız. İyi ki bu çağın çocukları değiliz biz. Acaba hangi doğruyu benimseyecektim. Oysa Bize o yıllarda bir tek doğru öğretilirdi. Bir tek doğru bilirdik. Çalışkan olacaksın büyüklerine saygılı olacaksın sevgili olacaksın ve dürüst olacaksın. Ama şimdi insanlara hep bu kavramalı fantezi geliyor. O zaman dostluğun vefanın bir tadı vardı. Ama şimdi vefasızlığın vicdansızlığın daha çok böyle ortada at koşturduğu bir dönemde ben çocuklara üzülüyorum.
Ben çocukları medyanın karşısında bu ramazanın bu ulvi güzellikleri içersinde birde ihmal ettiğimiz göz ardı ettiğimiz bazı gerçekler var ki. Ramazan ayı bitecek. Sonra tüm gerçekliliğiyle bu dünya karşımızda... O zaman bu ramazan ayı içersinde yüreğimize doldurduğumuz o duyguları diğer günlere taşıyabilecek miyiz? Sadece oruç tutmak değil ki ramazan ayındaki anlatım bence. İnsan olmak için gerekli bütün erdem ve Duyguların yürekte kalmasıdır. Ben öyle düşünüyorum.
Ramazan ayı bir şeyin bitişi değil başlangıcı olmalı. Ramazan ayında öğrendiklerini senden istenilenleri bir yürek olarak sen diğer aylara yaşamına ömrüne taşıyabiliyorsan sen o zaman en değerlisin. Ama ne yazık! Görüyorum ki üçüncü sayfada ki haberlerin birinci sayfaya taşındığı bir ülkede bir dünyada yaşıyoruz. Bu da benim yüreğimi kanatıyor. Açıkçası ben istiyorum ki insanların güzelliklerine gücüne güvendiği bir dünyada değil de ruhuna inançlarına güvendiği erdemine sığındığı bir dünyada yaşayalım. Çünkü şair derki:
Güvenme sevgilim güzelliğine
Seninde saçların tarumar olur
Aldanma tarihin pembe rengine
Hayatın uzun bir ceza olur
Sevgilim her insan doğarken ağlar
Çiçeklerle açar sularla çağlar
Sonunda yıkılır bahçeler bağlar
Nihayet isimsiz bir mezar olur
Sevgilim baksana bir yanda gülen
Bir yanda gözünün yaşını silen
Kimi benim gibi erir derdinden
Kimi senin gibi bahtiyar olur
Sevgilim seninde geçer zamanın
Ne şöhretin kalır nede hüsnü anın
Böyledir kanunu yalan dünyanın
Dört mevsim içinde bir bahar olur
Eğer bütün güzelliklere gücümüze güvenerek yaşarsak ve yüreğimizi bir kenara koyup buzdolabına saklarsak eksik yaşarız. Herkes büyük olmak sevdasında bugün… Bütün dünyada bütün trent bu şimdi… En büyük olmak en süper olmak… Ama büyük olmak sadece güçle parayla olmaz:
Şu yalan dünyanın boş olduğunu
Bilipte yaşarsan en büyük sensin.
Hissedip o kalbin bir taş olduğunu
Yinede seversen en büyük sensin
Veysel olan bilir ne gördüğümü
Eyüp`ün sabrıyla ne ördüğümü
Sende yunus gibi şu kör düğümü
Çözüp te yaşarsan en büyük sensin
Adını yazsam da dağlara taşa
Ecel bu, ne yapsam gelecek başa
Bakma ardından dökülen yaşa
Kalplerde yaşarsan en büyük sensin
Ben hayatımı duygularımı bütün ömrümü şiire adamış şiirlerle yüreğime yastık bir insanım. Biliyorum bütün hayatı boyunca aslında herkes sevdasını aşkını ömrünü şiir gibi yaşamak ister. Hiç bana başka bir şey söylemesinler. Gördüğüm gerçek bu. Yeni evlenen bir çift düşün. Yuvasında yeni doğan bir çocuk düşün! O anne babanın telaşını düşün. Bir bayram günü bir anne ve babasını ziyarete giden bir insan düşün. Arabasında alelacele doğduğu topraklara koşmasını isteyen bir kardeşimizi düşün. Nasıl bir şiir vardır içinde nasıl bir heyecan vardır. Ve bütün amacı daha çok sevilebilmek daha çok sevmek… Ve bunu içinde insanın hep paraya değil duyguya da ihtiyacı vardır. Vefaya ihtiyaç vardır. Ve bunun içinde insan en büyük gücü sevgisinden almalıdır. Onun için herkesin en az iki tane şiiri ezbere bilip annesine sevgilisine kardeşine söylemesi gerekmektedir veya söyletmelidir. Aksi halde biz boş bir yastık oluruz. Yani içinde ne bir pamuğu olan ne de yaslanabileceğimiz bir yumuşaklığı olan. Başımızı taşarla vurmaktan yaş gibi insanlarla karşılaşmaktan ben yoruldum. Be bunu için inadına ve inadına şiire sığınıyorum. Çünkü şiir sizi aldatmaz. Maalesef bu ülkenin medyası bütün beyinlerimizi kuşatmak için elinden geleni yapıyor. Medyanın bu güzel renkli magazinlerine bakınca kitap okumayı unuttuk. Dostluğu unuttuk. Sohbeti unuttuk. En acısı dertleşmeyi unuttuk. Ve o kadar yalnız bırakılıyoruz ki bu hayat bizi yalnızlığa itiyor. Yalnızlığa inat senin yalnızlığını paylaşacak en güzel şey şiirdir. Bunu için.
İş değil gökteki yıldızları saymak
Yaşamak zorlaştı artık bu şehirde
Ekmek para su para aşk para
Ben yalnızlığımı satıyorum
Yok, mu alan
Bedava
Evet, herkes yalnızlığı bedava vermeye hazır. Bedava bile veremiyor. Yalnızlığı paylaşacak dost bile bulamıyor. Ben bu yazıyı okuyanlarla yalnızlığı paylaşmaya çalıştım. Ben son kitabım `Erkekler Hep Yalnız Ağlar`da aslında bütün dünyanın yalnız ağladığını biliyorum.
Ben ramazanımı dolu dolu geçiriyorum. Ve hayatı da bu şekilde düşünürüm.
Hayat bir nehir olsa
Bizde ondan akan bir suyuz
Biz onun yolcusuyuz
Hayat uzun bir yolsa
Sanma yol hep gidecek
Her yanda açsa çiçek
Bir gün son gelip bitecek
Ne kadar uzun olsa
İşte o hayat bitmeden ne kadar çok beraber olabilirsek bir olabilirsek sevdalana bilirsek o kadar anlamlı olur. İşte herkese böyle bir hayat diliyorum.